KOKULU KARA ÜZÜM YETİŞTİRİCİLİĞİ
Kokulu Kara Üzümün
Besin Değeri ve Kanser Ile Kolesteröle Karşı Etkisi
1. Içerdiği besin maddeleri sayesinde güzellik iksiri ve
zayıflama rejimlerinde kullanılan üzüm gerçek bir beyin besinidir.
2. Öğleden sonra yenilecek bir salkım üzüm veya içilecek
bir bardak üzüm suyu (taze sıkılmış) vücudu ve beyin hücrelerini
zindeleştirmektedir.
3. Yaz aylarının vazgeçilmez meyvesi ve şifa kaynağı olan
üzüm, içerdiği amino asitler, B vitaminleri (B1, B2), mineraller, potasyum,
magnezyum ve demir ile bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
4. Doğal fruktoz sayesinde vücudun harcadığı enerjinin
kısa sürede yenilenmesini sağlar.
5. Bünyesindeki asitler mideye zarar vermeden böbrek ve
karaciğerin çalışmalarını hızlandırır, bu çalışmaları destekler, yağların
erimesine yardımcı olur, vücudu virüslere karşı dirençli hale getirir, kabuk ve
çekirdekleri bağırsak metabolizmasını hızlandırır, cildin taze ve temiz bir
görünüm almasını sağlar, içerdiği bioflavonoidler sayesinde C-vitamini
aktivitesini artırır, alerji ve kireçlenmelerde iltihap oluşumunu engeller,
besinlerin parçalanması sonucunda oluşan serbest radikallerin kılcal damarların
duvarlarına saldırmasında güçlü bir antioksidant görev üstlenerek düşük
yoğunluktaki lipoproteinlerin (LDL) kılcal damarlarda birikmesini engeller,
hücrelerde değişim sonucunda tümör oluşumuna izin verebilecek hücre içi
moleküller üzerine serbest radikallerin saldırısını bloke eder ve sonuçta
kanser oluşumunu engeller.
Bağcılık
Takvimi
OCAK: a) Ilık bölgelerde asma dipleri açılır. Boğaz kökleri
temizlenir. Gübreleme yapılabilir. Bazı ılıman bölgelerde derin krizme
yapılır.b) Soğuk hava depolarında muhafaza edilen üzüm çeşitleri piyasaya sevk edilir
ŞUBAT: a) Bağ kurulacak yerlerde ve eski tesislerde derin
belleme (Krizma) yapılır, gübrelenir) Köklü ve köksüz asma çubuğu dikimi devam
eder) Budama yapılmaya başlanır) Bağlarda kış mücadelesi yapılır.
Omcalar bordo bulmacası ile yıkanırlar
MART: a) Bağ kurulacak yerlerde ve eski tesislerde toprak
işlemesi ve gübrelemeye devam edilir) Köklü ve köksüz bağ çubuğu dikimine
devam edilir) Don tehlikesi olmayan yerlerde bu ay içinde bağbudamasına son verilir. Tehlikesi olan yerlerde donların
geçmesi beklenmelidir. Nispeten mutedil iklimli yerlerde ve ılıman bölgelerde
aşılama işlemlerine de başlanır) Hastalık ve zararlılarla mücadele edilmeli,
omcalar gözler patlamadan bordo bulamacı ile yıkanmalıdır (soğuk bölgelerde)
NİSAN: a) Bağlarda İlkbahar kirizması yapılır. Asmaların boğazları açılır. Gerekli gübreleme işleri yapılır) Bazı bölgelerde asma çubuğu dikimi bu ay boyunca da devam eder) Bağlarda budama sıkı bir şekilde devam eder. Bazı ılık bölgelerde uç
alma işlemi uygulanır. Omcalar hereklere alınır. Bazı bölgelerde aşılama devam
eder) Hastalık ve zararlılara karşı ilaçlama önemle yürütür
MAYIS: a) Bazı serin bölgelerde bağlarda toprak işlemesi ve gübreleme uygulaması yapılır) Asma çubukları dikimi devam eder)
Serince bölgelerde budama, boğaz açma, aşılama devam eder. Ilık bölgelerde uç
alma ve hereklere bağlama işleri yürütülür) Mildiyu ve küllemeye karşı mücadele
yapılır. Diğer zararlılarla da savaşılır
HAZİRAN: a) Bazı bölgelerde toprak işlemesi ve gübreleme devam eder) Bağlarda sulama, uç alma, boğaz açma,
çapalama, hereklere bağlama ve diğer bakım işleri devam eder) Her türlü
hastalık ve zararlılarla mücadele yapılır. Ay sonuna doğru turfanda üzümler hasat edilmeye başlanır. Piyasaya arz edilir
TEMMUZ: a) Bağlarda toprak işlemesi durmuştur) Dikim işleri görülmez) Bağlarda uç
alma, filiz alma, yaprak seyreltme, sülük ve bilezik alma, koltuk alma ve
hereklere bağlama işleri devam eder. Sulama, çapalama gibi bakım işleri
yürütülür) Her türlü bağ hastalık ve zararlıları ile mücadele edilire) Bağlarda üzüm hasadı başlar. Ambalaj ve pazara sevki
yanında değerlendirme usullerine de başvurulur. Bilhassa kurutmacılık ay
sonunda başlar
AĞUSTOS: a) Bağlarda uç alma, yaprak toplama, sulama gibi bakım
işleri yapılır) Her türlü bağ hastalık ve zararlıları ile mücadele edilir)
Hasat, pazarlama ve değerlendirme işleri devam eder
EYLÜL: a) Bağlarda sulama, hereklere bağlama gibi bakım
işleri devam eder) Çeşitli hastalık ve zararlılarla mücadele yapılırc) Üzüm
hasadı, pazarlaması ve çeşitli yollarla değerlendirilmesine devam edilir
EKİM: a) Bağlarda toprak işlemesi ve bakım işleri durmuştur) Kışı yaprak
altlarında ve kovuklarda geçirecek böceklerle yumurtalarına karşı mücadele
devam eder) Üzüm hasadı ay ortalarına kadar yapılır.
Kurutulma, pekmez, sirke, şıra şeklinde değerlendirme devam eder
KASIM: a) Bağlarda sırık ve herekler toplanır ve gelecek yıla
saklanır. Bağlara koyun ve sığır sürüleri salınarak yapraklar yedirilir.
Böceklere yuva teşkil eden örtü böylece kaldırılır. Bazı soğuk bölgelerde
omcalar toprakla höyük şeklinde örtülür) Bazı sıcak bölgelerde üzüm hasadı ve değerlendirilmesi devam eder
ARALIK: a) Bağlarda herekler toplanır ve saklanır) Üzümler
depolarda muhafaza edilir ve pazarlanır.
TOPRAK HAZIRLIĞI
Bağ yeri seçildikten
sonra toprağın hazırlanması işlemine geçilir. Arazide varsa, büyük kayalar,
ağaçlar ve çalılar temizlenir. Omcaları muntazam ve düzgün dikebilmek için
tümsekler düzeltilir, çukurlar doldurularak toprak tesviyesi yapılır. Fazla su tutan yerlerde
drenaj için önlemler alınır.
Asmanın ekonomik ömrü bakım koşullarına göre değişmekle birlikte 40 yılın
üzerindedir. Bu nedenle ömrü bitinceye dek dikildiği yerde kalacağından,
tesisinde çok titiz davranılmalıdır. İyi hazırlanmayan bir yere tesis edilen
bağ iyi gelişemez, ömrü kısa, verimi az olur ve hastalıklara daha kolay
yakalanır.
Yeni kurulacak bağ yeri, hiç işlenmemiş bir toprak üzerinde olacaksa alan iyi bir şekilde işlenmelidir.
Eğer eski bir bağ alanı ise toprağı bir kaç yıl dinlendirilerek bol yeşil gübre
ile gübrelenmelidir.
Asmanın iyi büyüyebilmesi, köklerinin derine gitmesi, toprak içinde iyi
gelişmesine bağlıdır. Gelişmetoprak yapısı ile ilgilidir. Tınlı kumlu topraklarda kökler çok
derine gider. Sert yapı gösteren topraklarda köklerin derine gitmesi
sınırlıdır. Bu tip toprakların krizma yapılmasi şarttır. Bilhassa yeni
bağcılıkta krizma işine daha çok önem vermek lazımdır. Çünkü yeni bağcılıkta
kullanılan Amerikan asma anaçlarının kökleri, çok kuvvetli ve süratli
büyüdüklerinden toprağın gevşek ve süzek olması lazımdır. Asmaların gelişmemesi
ve bazı bağların zamanından önce kuruması, krizmanın yapılmaması veya yüzlek
yapılmasından ileri gelmektedir.
Krizma, bağ toprağının en az 40 cm derinlikte
işlenmesidir. Bu işlem günümüzde krizma pullukları ile yapılmaktadır. Krizma
pullukları, beygir gücü yüksek traktörlerle çekilir ve toprak 40-50 cm
derinlikte işlenir. Krizmanın yapılma zamanı sonbahar mevsimidir. Krizma erken
yapılmalı ve krizmanın bitimi ileasma fidanı dikimi arasında en az 6-8 haftalık bir zaman
olmalıdır.
Dikim
Sonbaharda krizma yapılmış arazi ilkbaharda düzeltildikten sonra, hayvan veya
makina gücü ile işlenebilecek aralık ve uzunlukta çukurlar açılır. Bölgemiz
iklimi sıcak olduğundan güneş zararlarını azaltmak için sıralamanın doğu-batı
yönünde yapılması, meyilli arazilerde dik olması gerekir. Şimdiye kadar yapılan
denemeler yeni tesis edilecek bağlarda sıra üzerinin 1,5-2 m. sıra
arasının 2,5-3 m. olması gerektiğini ortaya koymuştur.
İşaretlenmiş yerlere iki kürek derinliğinde, bir kürek genişliğinde çukur
açılır. Çukur açmanın makina ile yapılması daha avantajlıdır. Çukurların dip
kısmına yanmış çiftlik gübresi, ince toprakla karıştırılarak konmalıdır. Dikim için fidanda budama yapılır. Yan ve boğaz kökleri tamamiyle, dip kökler
ise 10 cm üzerinden çepeçevre kesilir. Oluşmuş sürgünlerin en kuvvetlisi
bırakılır. Budaması yapılan köklü çubuk veya aşılı köklü topraklı fidan, açılan
çukurun tam ortasına gelecek şekilde konur, fidanın gövde kısmının en az 10-15
cm.i toprak üzerinde kalacak şekilde açılan çukurlara 10-15 cm kalınlığında toprak
atıldıktan sonra fidan hava almayacak şekilde sıkıştırılmalıdır. Daha sonra can
suyu verilir ve fidanın yerini belli etmek için yanına bir herek dikilir.
Asma fidanı dikimi yapılırken kısır çeşitler (morfolojik erdişi,
fizyolojik dişi) saf olarak dikilmemelidir. Çünkü bu çeşitlerin polen
tozlarının döllenme yeteneği yoktur. Bunun için dikim planı sekiz omcaya bir
babalık veya iki sıraya bir dölleyici dikmek suretiyle yapılmalıdır.
Yalnız babalık olarak kullanılan çeşitlerin çiçek açma tarihleri döllenecek
çeşitle aynı tarihe denk gelmelidir.
Bağcılıkta standart dikim şekilleri vardır. Bunlar;
a. Kare dikim: İnsan gücü ile toprağı işlenen, zayıf, toprağa dikilmiş ve kısa
budama isteyen çeşitlerde uygulanır. Bu şekilde dikimlerde mesafe 1-2 m. dir.
b. Dikdörtgen dikim: Yüksek terbiye sistemleri ile kurulmuş bağlara verilen
şekildir. Bu şekilde bağların işlenmesi hayvan veya makina gücü ile yapılır.
Sıra üzeri dar, sıra araları ise geniş tutulur. Sıra üzerlerinin araları 1-2 m,
sıra araları ise 2-3 m arasında değişir.
c. Üçgen dikim: Bu dikimde her üç kenar birbirine eşittir. Altı omca
birleştirilince bir heksagonal şekil oluşur zor bir dikim şeklidir. Daha çok
küçük işletmelerde uygulanır.
SULAMA
Bağların sulanması konusu, özellikle yurdumuzda sulama sistemlerinin giderek
yaygınlaşması nedeniyle önem kazanmaktadır. Asmanın büyüyüp gelişmesi için
topraktaki su miktarının daimi solma noktasının üstünde olması gerekir.
Asmanın hızlı gelişme devresi olan mayıs-haziran ayları ile salkımların ben
düşme zamanında (Temmuz ) kök bölgesinde yeterli su bulunmadığı hallerde
omcaların gelişmesi yavaşlar, yapraklar pörsür ve renkleri solar.
Salkımlardaki taneler normal iriliklerini alamaz ve rengi donuklaşır,
üzerlerinde güneş yanıkları artar. Böyle durumlarla karşılaşınca bağın suya
ihtiyacı olduğu anlaşılmalıdır.
Kış yağmurları normal düşmüşse toprak tarafından tutulmuş olan su bağların
bahar gelişmesine yeterli olmaktadır. Sulama imkanı olan taban bağlarda iki
defa sulama ve sulamalardan sonra tava gelince toprak işleme çok iyi sonuç
vermektedir. Kışın kurak geçmesi halinde bir de bağlar uyanmadan önce bir su
verilip ardından toprak işleme yapılması yerinde olur.
Bölgemizde gerek su kaynaklarının kıtlığı, gerek bağ alanlarının eğimi ve
gerekse halkın ön yargısı nedeniyle bağlarda sulama yapılmadığı görülmektedir.
Ancak, yeni dikilen bağlarda yılda 2-3 defa sulama yapıldığı gözlenmiştir. Oysa
Güneydoğu Anadolu Projesi içinde yer alan bölgemizde ilkbahar ve yazın kurak
geçtiği düşünülürse bağların sulanmasının zorunlu olduğu anlaşılacaktır. Bu
nedenle özellikle Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında 3-6 kere iklim durumuna
göre sulama yapılması uygundur.
Bağlarda çiçeklenmenin hemen sonrasında ve tanelere ben düşme başlangıcında
sulamaya özellikle dikkat etmek gerekir. Kurutmalık ve şaraplık bağlarda ise
meyvenin olgunlaşmasından 3-4 hafta önce sulama kesilmelidir.
Bağa verilecek su miktarı iklime, toprağa ve çeşide göre değişiklik gösterir.
Toprağın üstten 60-70 cm'lik kısmı suya doymalıdır. Bunu anlayabilmek üzere
sulama yapıldıktan sonra bir demir çubuk toprağa batırılmalı ve rahatça
ilerlediği derinlik suyun işleme seviyesi olarak kabul edilmelidir. Karığın
suyla doldurularak suyun sıra sonuna ulaşması da verilecek su miktarının
yeterliliğinin tesbitinde bir ölçü olarak kullanılmaktadır.
Yurdumuzda bağlarda sulama çoğunlukla karık usulüyle yapılmaktadır. Ancak son
yıllarda damla sulama ve sprink yöntemi ile bağların sulanması önem
kazanmıştır.
BUDAMA
Asmanın budanması çok bilgi ve beceri isteyen bir teknik iştir. Bu
nedenle asmanın fizyolojisini vebudama esaslarını bilmek gerekir. Aksi halde üzümün
kalitesi düşmekte, verim azalmaktadır.
Ekolojik ve kültürel sebeplerin etken olduğu budamada esas, bir yıllık
sürgünler üzerinde, üzüm çeşitlerine göre mahsuldar gözlerin yerinin bilinmesi
şartı ile asmanın kaldırabileceği kadar verimli çubuk (göz) bırakmak ve
lüzumsuz çubukları kesmektir.
Bölgemiz bağları genel olarak karışık budama şeklinde budanmakta ve şekil olarak da düzgün olmayan
gobleyi andırmaktadır. Budama zamanı olarak görülen en hatalı uygulama
sonbaharda yapılan budamadır. Bölgemizde budama ocak-şubat, hatta mart aylarında yapılması uygundur.
Budama şekli açısından hem daha yüksek bir verim ve kalite elde edilmesi, hem
de özellikle boncuklanmanın önlenmesi açısından 5-8 göz üzerinden uzunlu kısalı
karışık budamaya imkan sağlayan telli terbiye şekillerinden 60-80 cm gövde
yüksekliğine sahip "guyot sistemi" ya da "guyot + T"
terbiye şeklinin uygulanması önerilmektedir.
BAĞ
HASTALIK VE ZARARLILARI
Bu dersimizde daha iyi ürün elde edebilmek için, önemli bağ hastalık ve
zararlılarını tanımlayacak, bunlara karşı yapacağınız kültürel ve kimyasal
mücadele metodlarından bahsedeceğiz.
Bağ
Küllemesi
Bağ hastalıkları arasında en fazla bilinen ve en sık görülenidir. Hastalığı bir
tür fungus (mantar) meydana getirir. Hastalık omcanın bütün yeşil organlarında
görülebilir. İlk gelişme döneminde genç yapraklarda hastalık güç farkedilir.
Yaprağın alt yüzünde yağ lekesine benzeyen, üst yüzünde renk açılması gösteren
belli belirsiz tekeler oluşur. Yaprak yaşlandıkça normal parlaklığını kaybeder,
kalınlaşıp gevrekleşir. Daha ileri dönemde yaprak yüzeyinde kirli beyaz renkte
kül serpilmiş gibi lekeler oluşur ve kenarlarından içe doğru kıvrılır.
Hastalığa erken yakalanan tane büyüyüp gelişemez, olgunluğa yakın dönemde
hastalığa yakalanırlarsa danelerin çatladığı, çekirdeklerin dışa doğru çıktığı
görülür.
Çubuklar üzerindeki lekeler, yeşil dönemde iken siyahımsı, sonbaharda
odunlaşmış dönemde ise kahverengimsidir. Hastalık Türkiye'nin hemen her
yöresindeki bağ sahalarına yayılmış durumdadır. Mücadelesi yapılmadığı zaman
büyük oranda ürün kaybına yol açar ve omcayı zayıflatarak bir sonraki yılın
ürününü de etkiler.
Mücadelesi
Hastalıkla mücadelede kültürel önlemler önem taşır. Kısa budama ile omcaların çubuk ve tomurcuk pullarında kışı
geçiren mantarın zararını bir ölçüde hafifletmiş oluruz. Omcaların
havalanmasına ve güneşlenmesine imkan veren budama şekliyle de hastalığın
şiddetini azaltma şansı yaratılmış olur.
İlaçlı Mücadelesi
Külleme hastalığına karşı ülkemizdeki farklı bölgelere göre ilaçlama sayıları
değişmekle beraber, genellikle yılda iklim şartlarına bağlı olarak, 3-5
arasında olmaktadır.
Birinci İlaçlama: Çiçeklenmeden önce ve sürgünlerin 20-25 cm. boya ulaştığı
devrede yapılmalıdır.
İkinci İlaçlama: Çiçek taç yapraklarının döküldüğü ve korukların saçma tanesi
iriliğine ulaştığı devrede uygulanmalıdır.
Üçüncü ve diğer ilaçlamalar kullanılan ilacın etki süresine bağlı olarak 1
hafta ya da 10 gün aralar ile hastalığın durumuna göre yapılmalıdır.
İlaçlamalarda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının il, ilçe ve köylerdeki ilgili
uzmanlarına danışılarak hangi ilacın kullanılacağı öğrenilmelidir. Bu
uzmanların Teknik talimatlarla dayanarak yapacağı tavsiyeler doğrultusunda
davranılmalıdır.
Bağ küllemesi ile mücadelede kükürtün yanı sıra kullanma izni olan bazı
sistemik ilaçlar kullanılabilir. Kükürt toz olarak bulunabileceği gibi suda
eriyebilir nitelikte olanlar da vardır. Toz kükürt kullanılacak ise sabah erken
saatlerde yahut akşam üzeri atılması uygundur.
Sistemik ilaçları sık sık ve birbiri ardı sıra bilinçsizce kullanmak bazı durumlarda
sakıncalı sonuçlar doğurabilmektedir. İlgili tarım kuruluşlarından bilgi
alınmalıdır. En iyisi bir kez sistemik ilaç kullanılmışsa arkasından gelen
ilaçlama kükürtle yapılmalı ve ilaçlamalar münavebeli sürdürülmelidir.
Mildiyö
Bağcılar arasında Pronos diye bilinen bir fungal (mantari) hastalıktır. Daha
çok yağışlı ve rutubetli ilkbahar ve yaz başlangıcında dikkati çeker. Kurak
bölgelerde ve yörelerde pek görülmez. Ülkemizde, külleme hastalığı gibi her yıl
görülen bir hastalık değildir. Ancak görüldüğü yıllarda ve yerlerde mücadelesi
yapılmazsa çok büyük ürün kayıplarına yol açar. Asmanın her türlü yeşil
organını (yaprak, sürgün, salkım, sülük) hastalandırabilir. Sürgünler 25 cm
boya ulaşınca hastalık önce yapraklarda dikkati çeker. Başlangıçta yaprak bir
yağ lekesi görünümünde olan lekelerin bir süre sonra alt yüzünde beyaz bir küf
örtüsüyle kaplandığı görülür. Bu kısımlarda yaprak rengi sarımtıraktır. Lekeler
zaman geçtikçe büyür orta kısımları kızarır kurur ve dökülür. Sürgünler de
bazen hastalığa yakalanır. Hastalık şiddetli olursa sürgünleri kurutabilir.
Çiçek salkımlarının hastalığa yakalanmaları sıkça görülür. Böyle çiçek
salkımları bembeyaz bir küf örtüsüyle kaplanır ve sonuçta kururlar. Daneler ise
külleme hastalığında olduğu gibi çatlamaz sadece suyu çekilir, buruşur ve adeta
meşinleşir.
Mücadelesi
Kültürel Önlemler
Özellikle hastalığın art arda görüldüğü yıllarda ve yerlerde yere dökülmüş
hastalıklı yaprakları ve omca üzerinde hastalıklı kısımları toplayıp imha etmek
bir sonraki yıl için yararlı olur.
İlaçlı Mücadele
Bugün ülkemizde bu hastalık için geliştirilmiş tahmin ve uyarı sistemi ile
uygulamaların yapıldığı bölgeler olduğu gibi klasik mücadelenin uygulandığı
yöreler de vardır. Tahmin ve uyarı sistemine ileriki sayfalarda yer verileceği
için burada klasik mücadele biçimine değinilecektir. Hangi sistem uygulanırsa
uygulansın mücadeleye hastalık görülmeden önce başlamak esastır. Bu bakımdan
genellikle sürgünler 20-25 cm. boya ulaştığında 1. ilaçlamayı yapmak gerekir.
2. ve daha sonraki ilaçlamalar için yörede hastalığın görülüp görülmediğine ve
havanın yüksek orantılı nemli, yağışlı ve çiğli olup olmadığı dikkate alınarak
karar verilir. Hastalığın çıkışı için uygun koşullar varsa ilaçlamalara devam
edilmelidir.
Bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kitle haberleşme araçları ile yaptığı
duyurular dikkatle izlenmelidir. Mildiyöye karşı bordo bulamacı veya ruhsatlı
diğer hazır ilaçlar koruyucu olarak kullanılabilir. İlaçlamalara nem ve yağış
devam ettiği sürece devam edilmelidir.
İlaçlamalarda dikkat edilmesi gereken husus pülverize edilen ilacın, omcanın
bütün yeşil aksamını ve özellikle de yaprakların alt ve üst yüzeylerini ince
zerreler halinde tam olarak kaplamasını sağlamaktır.
Bağlarda
Ölü Kol Hastalığı
Bağlarda görülen fungal (mantari) hastalıklardan biridir. Omcanın bütün yeşil
kısımlarında görülebilir. Ancak daha çok sürgünlerde dikkati çektiği için, bir
sürgün hastalığı olarak bilinir. Bu yüzden bazı yörelerde sürgün kuruması
olarak da anılır. İlkbahar veya yaz başlarında sürgünler üzerinde önceleri
siyah lekecikler halinde görülür. Daha sonra da birleşip genişleyen bu lekeler
yüzeyde çatlak ve yaralar meydana getirir. Bu belirtiler sürgünlerin daha çok
dip kısımlarında ilk 5 boğuma kadar olan bölgelerde yoğunlaşır. Yapraklar ise
sararır buruşur ve parçalanır. Daneler üzerinde de yuvarlak siyah lekeler
meydana gelir. Sonbahara doğru hastalığa yakalanmış çubuklar beyazlaşarak
hastalık için çok tipik olan bir görünüm alırlar.
Mücadelesi
Kültürel Önlemler
Asmalarda budama ve temizleme işleri zamanında
yapılmalı hasta sürgünler dipten kesilerek bağdan uzaklaştırılmalıdır. Budama artıkları bağın içinde bırakılmamalı mutlaka imha
edilmeli, yakılmalıdır.
İlaçlı Mücadele
Kış İlaçlaması
Budamadan sonra gözler uyanmadan hemen önce yapılmalıdır.
Yaz İlaçlamaları
1. İlaçlama: Sürgünlerin 2-3 cm boya ulaştığı devrede
2. İlaçlama: Sürgünlerin 8-10 cm boya ulaştığı devrede
3. İlaçlama: Sürgünlerin 25-30 cm boya ulaştığı devrede yapılmalıdır.
Kış ilaçlamalarında %4'lük bordo bulamacı veya ruhsatlı kışlık ilaçlar
kullanılabilir. Yaz ilaçlamalarında da yine bu hastalık için ruhsatlı
ilaçlardan biri seçilerek kullanılmalıdır.
Kurşuni
Küf
Kurşuni küf hastalığı sadece bağda değil çok sayıda bitkide görülmektedir.
Hastalığı bir tür fungus (mantar) meydana getirir. Ilıman ve serin, yağışlı
iklimler hastalığı teşvik ederler. Hastalık daha çok üzümlerin olgunlaşma
dönemi ile birlikte ortaya çıkmaktadır. Özellikle hasadı sonbaharda olan çeşitlerde
daha da önem kazanmaktadır. Hastalıklı taneler üzerinde yuvarlak açık
kahverenginde lekeler oluşur, bu lekeler parmakla bastırılacak olursa, kabuğun
üzümün etli kısmından kolayca ayrıldığı görülür. Kurak havalarda bu taneler
kururlar. Nemli ve yağışlı havalarda ise taneler yarılır, içindeki tatlı su
dışarı çıkar, ve bunların üzerinde kurşuni renkli küf tabakası oluşur. Küf
zamanla salkımın her tarafını kaplar. Salkım güvesinin, dolunun ve kuşların yol
açtığı yaralar hastalık için kolay birer giriş yoludur. Kurşuni küf bağda,
depoda ve nakliyat sırasında üzümün kalitesini düşürür.
Mücadelesi
Kültürel Önlemler
Bağlarda aşırı azotlu gübrelemeden kaçınılmalıdır. Asmalarda güneşlenme ve
havalanma iyi bir şekilde sağlanmalıdır. Salkımlarda yaralanmalara meydan
verilmemelidir. Özellikle salkım güvesi mücadelesi çok iyi
gerçekleştirilmelidir.
İlaçlı Mücadele
İlk ilaçlama, tanelere ben düşme zamanında yapılmalıdır. Diğer ilaçlamalar
ilacın etki süresi bitince yinelenmelidir. Son yapılan ilaçlama ile hasat
arasında geçmesi gereken gün sayısı dikkate alınarak mücadeleye son
verilmelidir. Bu süre, ilaçların üzerindeki etiketlerinde yazmaktadır. Hasat bu
süreden önce yapılmamalıdır.
Bağ
Kanseri
Bu hastalığı bir tür bakteri meydana getirmektedir. Bağcılık yapılan hemen her
ülkede görülen bu hastalığa ülkemizde Orta Anadolu bağlarında daha sık
rastlanmaktadır. Ege Bölgesi'nde ise soğuk ve don olaylarının fazlaca görüldüğü
kesimlerde dikkati çeker.
Bağ kanseri, fidanlıklarda, asma fidanlarının aşı
yerlerinde ve köklerinde omcalarda ise toprak üstü kısımlarında, fındık veya
ceviz büyüklüğünde tümörler şeklinde görülür. Tümörler yeni meydana geldiğinde
yuvarlak, yüzeyleri düz, renkleri açık kahverengi ve yapıları yumuşaktır.
Eskidikçe renkleri esmerleşir ve yüzeyleri çatlayarak girintili çıkıntılı bir
hal alır. Adeta karnabahar çiçeğini andırır.
Kanserle bulaşık fidanlar iyi gelişmezler ve bu fidanlarla tesis edilen bağlar
hastalıklı olur. Yıldan yıla şiddetini arttıran hastalık asmaları zayıflatır,
ürün miktarı düşer ve sonunda asmalar kurur.
Mücadelesi
Kültürel Önlemler
Fidanlık toprağının bu hastalıkla bulaşık olması en önemli husustur. Şüpheli
fidanlıklardan köklü fidan ya da aşı kalemi alınmamalıdır. Şüpheli hallerde
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ilgili kuruluşlarının tavsiyeleri doğrultusunda
dezenfekte edilmesi gerekir.
Kanser, eğer fidanlıkta değil de bağda görülmüş ise ilaçlama ile birlikte
koruyucu önlemler almak gerekir. Hasat sonrasında Ağustos Eylül aylarında önce
tümörler bağ bıçağı ile sağlam dokuya kadar derinleşerek çıkarılır ve
temizlenir. Sonra yara yerlerine %5'lik göztaşı eriyiği sürülür daha sonra
bitkisel katranla yara yeri örtülür.
Koruyucu önlem olarak da budama, don ve dolu yaralarından olabilecek
bulaşmaları önlemek için bu gibi olaylardan hemen sonra bağlar %3'lük bordo
bulamacı ile ilaçlanmalıdır.
Bağ
Zararlıları
Maymuncuk
Maymuncuklar genellikle siyah veya koyu kahverenkli 5-15 mm boyunda
böceklerdir. Vücutlarının üzeri yaldızla kaplı veya çizgilidir. Ağız parçaları
kısa ve geniş hortum şeklindedir. Yurdumuzda bölgelere göre zaman zaman yoğun
olarak bulunmakla beraber daha ziyade kumsal ve taban yerlerde tesis edilmiş
olan bağlarda her yıl ve yer yer görülürler.
Maymuncuk erginleri ilkbaharda gözler uyanmağa başladığı zaman kışladıkları
yerden çıkarak kabarmakta olan gözleri genç aşıları, filizleri daha sonraları
yaprakları yemek suretiyle zarar yaparlar. Yoğunlukları fazla olduğunda
gözlerin uç kısmından başlayarak taban kısmına kadar tamamen yediklerinden,
zarar yaptığı omcalar yeşermezler.
Böyle bir bağa uzaktan bakıldığında don vurmuş bir bağ gibi, görünür.
Maymuncuklar gözlerden başka olgun yapraklarda da beslenirler. Yaprakların
kenarlarını yarım yuvarlak şekiller meydana getirecek şekilde, damar aralarını
genişçe, muntazam sadece yaprak damarları kalacak şekilde yemek suretiyle de
zararlı olurlar.
Larvalar (kurtlar) omcaların kökleri ile beslenirler. Yoğun larva hücumuna
uğrayan omcalar kurur veya cılız kalıp verimden düşer. Özellikle yeni kurulmuş
bağlardaki zararları önemlidir.
Maymuncukların en ekonomik zararı baharda gözlerde meydana getirdikleri
zarardır. Özellikle zararlı yoğunluğu fazla ise zarar gören omcalardan o yıl
ürün almak mümkün olmaz.
Maymuncuklar kışı ergin halde toprakta, omca kabukları altında, yere düşmüş
yapraklar altında geçirirler. İlkbaharda gözler uyanmaya başlarken omcalara
tırmanarak kabaran gözleri, daha sonraları yeni çıkan yaprakları yiyerek
beslenirler. Gündüzleri omcaların dibinde, toprakta, omcanın yarık ve
çatlaklarında, kabuk altında gizlenirler. Geceleri faaliyete geçerler.
Yumurtalarını omcaların dibine veya toprak içerisine bırakırlar. 15-20 gün
sonra yumurtalardan çıkan larvalar bitki kökleri ile beslenerek gelişirler.
Toprak içerisinde yaptıkları odacıklarda pupa olurlar. Pupa dönemleri genel
olarak 20-35 gün devam eder. Çıkan erginler asma yapraklarında beslenirler.
Yılda 1-1,5 döl verirler.
Mücadelesi
Bağın içinde ve çevresinde zararlının kışlayabileceği barınak yerleri yok
edilmeli, bağ otlu bırakılmamalıdır. Ayrıca zararlının omcaya yerden sürünerek
tırmanması dolayısıyla, omcaların dallarına yapışkan bir macunun çepeçevre
sürülmesi halinde gelen erginler, yakalanır ve bunlar kısa aralıklarla yapılan
kontrollerde yok edilebilir.
Erken ilkbaharda zararlının çıkması muhtemel olan zamanlarda bağlarda gözlemler
yapılmalı, zararlının kendisi veya zararı görülür görülmez ilaçlamaya
geçilmelidir. İlaçların uygulanmasında omcaların tümüyle ilaçlanmasına özen
gösterilmesi, özellikle gözlerin ve kök boğazlarının da ilaçla kaplanmış olması
gerekmektedir.
Bağ
Salkım Güvesi
Salkım güvesi ergini küçük bir kelebektir. Kelebeğin kanat açıklığı 10-12 mm,
boyu 6 mm kadardır.
Ön kanatların zemini gri renkte, üzeri gri-mavi, kahverengi, kızılımsı sarı ve
zeytin yeşili renklerle mozaik gibi süslüdür. Arka kanatlar ise gri renkte açık
sarı, mavi parıltılıdır. Etrafı saçaklıdır. Yumurta mercimek şeklinde ve çok
küçüktür. Larva yumurtadan yeni çıktığında yaklaşık 1 mm boyundadır. Olgun
larva ise 9-10 mm boyundadır. Larvanın vücut rengi genellikle sarımsı yeşildir.
Koyu renkli üzüm çeşitlerinde beslenen larvanın rengi mor renkte olabilir.
Larvanın başı kahve renklidir. Larva her döneminde çok hareketlidir. Rahatsız
edildiğinde salgıladığı ince bir iplikle kendini yere sarkıtır.
Pupa kahve renginde ve boyu 5-7 mm' dir. Beyaz bir kokon içinde bulunur. Salkım
güvesi yurdumuz bağlarının tümünde yayılış göstermektedir. Salkım güvesinin 1.
döl larvaları salkımın tomurcuk ve çiçekleri, 2. döl larvaları korukları 3. döl
larvaları olgun taneleri delip içine girerek beslenir. Tomurcuk çiçek veya
tanede beslenen larva oradan çıkıp hemen yanındakine girerek içinde beslenir.
Bu şekilde birden fazla tanede beslenir. Bu arada beyaz renkli salgıladığı
ipliklerle taneleri birbirine birleştirir. Olgun üzümde beslenme esnasında
tanelerde sulanma başladığı için larva bir tane içinde uzun süre kalamaz ve
daha fazla yer değiştirir. Bu arada larvanın girip çıkarken deldiği tanelerden
akan şekerli su çürüklük meydana getiren mantarların çoğalması sonucu salkımda
önemli derecede zarar meydana gelir. Salkım güvesi bu şekilde direkt olarak
üründe meydana getirdiği zararla bağların en önemli ve en ekonomik öneme haiz
zararlısıdır.
Ayrıca yaş üzüm ihracatında ambalajlamada sorun olarak karşımıza çıkar. Zarar
görmüş üzümlerden yapılan şarapların da kalitesi düşük olur.
Salkım güvesi kışı omca kabuklarının altında ya da barınabileceği yerlerde pupa
halinde geçirir. İlkbaharda uygun orantılı nem ve sıcaklıkta pupalardan
kelebekler çıkar. Kelebekler gündüzleri omcanın iç kısımlarında hareketsiz
dururlar. Akşamüstü güneş battıktan sonra sıcaklığın 10°C üstünde olduğu
saatlerde uçuşmaya başlarlar. Uçuşlar gece yarısına kadar devam eder. Dişiler
yumurtalarını baharda çiçek tomurcuklarına, çiçeklere ve çiçek saplarına
bırakırlar. Bir dişi 60-70 yumurta bırakabilir. Yumurtalardan 8-10 gün sonra
larva çıkar. Yeni çıkan larva bir süre dolaştıktan sonra çiçek kılıflarını
delip tomurcuk veya çiçek kılıfı içine girer ve beslenir. Dört gömlek
değiştirdikten sonra olgun larva salgıladığı iplikçiklerle bir kokon örer ve
onun içinde pupa olur. 1. dölün yaşam süresi 35-40 gün kadardır. 2. döl
larvaları korukta; 3. döl larvaları da asmanın olgun üzüm döneminde zararlı
olurlar. Bu dönemlerde hava koşulları zararlının gelişme isteklerine daha uygun
olduğundan bu döllerin gelişme süreleri daha kısadır. Salkım güvesi genellikle
yurdumuzda 3 döl verir. Ancak hava koşulları zararlının isteklerine uygun olan
bölgelerde ve yıllarda 4. bir döl daha meydana gelebilir.
Mücadelesi
Salkım güvesi larvalarının faaliyeti için sıcaklık ve orantılı nem bakımından
omcaların iç ve alt kısımları daha uygun olduğu için salkım güvesi dişi
kelebekleri yumurtalarını iç alt kısımlardaki salkımların üzerine bırakılır. Bu
nedenle omcayı askıya almak, aralama ve uç almayı omcanın iç kısmını havadar
tutacak şekilde yapmak, bağı otlu bırakmamak, kış temizliğine önem vermek
zararlının faaliyetini azaltmak bakımından yararlıdır.
Bugün için salkım güvesi ile en etkin mücadele yöntemi kimyasal mücadeledir.
Kimyasal mücadelede en önemli husus ilaçlama zamanının iyi bilinmesidir. Bunun
için de Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı kuruluşlarda çalışan Ziraat
Mühendisleri ve Ziraat Teknisyenlerince, tahmin-uyarı yöntemi esaslarına göre
yapılan incelemeler sonucunda saptanan ilaçlama tarihleri, çeşitli araçlarla
üreticilerimize bildirilmektedir. İlaçlamalar için uyarı alındığında görevli
elemanların önerdikleri ilaçları, verilen dozlarda kullanmalıdır. Uygulamalarda
özellikle salkımların ilaçlanmasına özen gösterilmeli ve ilaçlama günün serin
saatlerinde yapılmalıdır.
Unlu
Bit
Ergin dişi oval ve yassı biçimde, 3.5 mm uzunluğunda, 2-2,5 mm genişliğindedir.
Vücut rengi sarı veya sarımsı turuncudur. Ancak üzeri un görünümünde beyaz
mumsu tabaka ile örtülü olduğu için beyaz renkte görünür.
Yumurta, uzunca oval şekilde ve sarı renktedir. Yumurtalar beyaz mumsu
iplikçiklerden oluşmuş yığınlar arasında kümeler halinde bulunur. Bir kümede
150-200 adet yumurta vardır.
Larva açık sarı renklidir. Mumsu örtüleri yoktur. Unlu bit asmanın her tarafına
yayılarak, yaprak sürgün salkım ve gövdede zarar yapar.
Bitkinin özsuyunu emerek omcanın zayıflamasına, üründen düşmesine ve sonunda
kurumasına neden olur. Unlu bitin salgıladığı tatlımsı maddeler çürüklük yapan
mantarların gelişmesine ortam sağlar. Böylece bitki organlarının üzerinde siyah
renkli küfler oluşur. Bunlar solunuma ve bitkinin güneş ışığından yararlanarak
besin maddesi üretmesine engel olarak bitkiyi zayıf düşürdüğü gibi meydana
gelen ürün de kalitesiz olur.
Unlu bit kışı ergin, yumurta ve çeşitli larva dönemlerinde omcaların kabuk
altında, yarık ve çatlaklar arasında, kök boğazına yakın yerlerde geçirir.
Mayıs ayı sonunda kışlağı terk eden ergin ve larvalar, beslenmek üzere omcanın
yeşil kısımlarına tırmanırlar. Yaz ortalarında, taneler sulanmaya başlayınca
salkımlara geçiş başlar ve bu dönemde çoğalmaları da hızlanır. Yumurta bırakma
süresi uzundur. Bu nedenle, her zaman ergin yumurta ve larva dönemlerine her
zaman birlikte rastlamak mümkündür. Bir dişi 250-600 adet yumurta bırakabilir.
Unlu bit sıcak ve nemli yerleri seven bir zararlıdır. Bu nedenle ilkbaharda ve
yaz mevsiminde orantılı nem yüksek olduğu zaman çoğalmakta, kurak geçen
yıllarda zarar daha az olmaktadır. Bu nedenle unlu bitin zararı yıldan yıla
değişmekte ve özellikle sık dikilmiş nemli ve gölgelik bağlarda daha fazla
zarar yapmaktadır. Unlu bit yurdumuzda 2-6 döl vermektedir.
Mücadelesi
Çok su tutan taban arazide ve gölgelik yerlerde bağ tesis edilmemelidir.
Zorunlu kalındığı taktirde omcalar seyrek dikilmeli ve sürgünler
yükseltilmelidir.
Bulaşma görülen bağlarda omcaların yaprakları seyreltilmeli, salkımların
havalanması temin edilmelidir. Ayrıca kışın budama yapılırken kabuklar soyulup
yakılarak, zararlı yoğunluğunun azalması sağlanmalıdır.
Bağda unlu bite karşı kimyasal mücadele iki devrede yapılabilir. 1. devre
omcanın gövdesinde kabuklarda ıslaklık görülmeye başladığı ve unlu bitin
bitkinin yeşil kısımlarına doğru yürümeye başladığı devredir. Bu devrede
koruklar tahminen nohut büyüklüğündedir. 2. devre unlu bitin yaprak ve
salkımlara geçtiği tanelerin sulanmaya başladığı devredir.
Ancak 1. devrede zararlı birkaç omcada ve çok seyrek olarak rastlanmışsa sadece
2. devrede ilaçlama yapılmalıdır.
İlk devrede omcaların çoğunda, bulaşma saptanırsa ve ayrıca ihraç edilen
çeşitlerde her iki devrede de ilaçlama yapmak zorunludur.
Her iki devrede de tarım teşkilatlarınca öğütlenen ilaçlar önerilen dozlarda
yazlık yağ ile karıştırılarak kullanılmalıdır. Ancak yazlık yağların kükürt ile
karışması halinde yakma yapabileceği göz önünde bulundurularak bağlarda kükürt
kullanılması gereken durumlarda unlu bite karşı yapılan uygulamalarla kükürt
uygulaması arasında en az 15- 20 gün zaman bulunmalıdır. Mecbur kalınırsa,
ilaçlar yazlık yağ karıştırılmadan kullanılmalıdır.
İlaçlamalarda gövde, sürgün ve salkımların iyice ilaçlanmasına dikkat edilmeli
ve ilaçlama kaplama şeklinde yapılmalıdır.
Bağ
Uyuzu
Bağ yaprak uyuzunu meydana getiren zararlı, gözle görülemeyecek kadar küçük bir
akardır. Akar kışı asmanın gözlerindeki tüyler arasında, kalın ve ince dalların
çatlakları arasında ergin halde geçirir. İlk baharda taze yapraklara geçerek
beslenmeye başlar. Yaprakları alt yüzünden emer. Emgi yaptığı yerlerde yaprak
üst yüzüne doğru kabarcıklar meydana gelir. Kabarcıkların içinde beyaz renkli
tüyler meydana gelir. Dişiler bu tüylerin arasına yumurtalarını bırakır.
Yumurtalar açılınca çıkan yavrular da aynı erginler gibi beslenerek zararlı
olurlar.
Bu akar türü yılda 7-8 döl vermektedir. Bu nedenle yapraklardaki belirtiler
devamlı olarak görülür. Uygun giden havalarda bulaşmalar çok olduğu için
yaprakların üstünde, çiçek tomurcuklarında ve çiçeklerde de beslenir ve ağır
zararlar meydana gelir. Kabarcıkların içinde önceleri beyaz renkli olan tüyler
zamanla kahverengi olurlar. Yeni bulaşmalarla meydana gelen kabarcıkların
üzerindeki tüyler beyaz renklidir. Beslenme İlkbaharda gözler açılırken başlar,
geç sonbahara kadar devam eder. Zarara uğrayan yapraklar özümleme işini tam
olarak yapamazlar ve zararının yoğunluğu oranında ürün miktarı etkilenir.
Külleme hastalığı için kükürt kullanılıyorsa bu zararlının zararı pek
hissedilmez. Çünkü kükürt bu zararlıyı da kontrol altında tutar. Ancak kükürt
kullanılmayan bağlarda yapraklarda kabarcıklar görüldüğü zaman ilaçlama
yapılmalıdır
Bağ
Filokserası
Filokseranın köklerde yaşayan formuna kök filokserası, yapraklarında yaşayan
formuna yaprak filokserası denir.
Kök filokserası yerli asmaların köklerinde, yaprak filokserası ise Amerikan
asmalarının yapraklarında zarar yapar.
Kök filokserası oval veya armut şeklinde, sarımsı yeşil esmer, kırmızı
kahverengine kadar değişen renklerdedir. Sırtında koyu renkli lekeler vardır.
Ağız uzun bir emici hortum şeklindedir. Vücut uzunluğu 0,5-1,3 mm' dir.
Yaprak filokserası ise 1,5-1,7 mm, sarı renkli sırt kısmı lekesizdir. Emici
hortumu daha kısadır.
Ayrıca filokseranın kanatlı ve kanatsız olan formları vardır. Filokseranın
değişik formları tarafından 4 farklı tipte yumurta bırakır. Bunların bir kısmı
küçük bir kısmı büyüktür. Bir kısmı döllenmiş bir kısmı döllenmemiş yumurtadır.
Yumurtalardan çıkan larvalar gözle görülmeyecek kadar küçüktür. Boyları 0,55 mm
kadardır. Yeşilimsi sarı renklidir. Dört gömlek değiştirdikten sonra ergin
olurlar.
Yurdumuzun tüm bağ yetiştiriciliği yapan yerlerinde yayılmıştır. Zaman zaman
hissedilecek derecede zarar yapar. Kök filokserasının köklerde beslendiği
yerlerde emgi sonucu meydana gelen şişkinlikler görülür. Bu şişkinliklerin
çürüyüp dağılmaları ve bu şeklin devamlı tekrarı köklerin görev yapamaz hale
gelmesine sebep olur.
Yaprak filokserası ise yeni açılan tomurcuklara girerek taze tomurcuk ve
yaprakları sokup emer. Emgi noktalarında yaprak dokusu alt yüze doğru
çıkıntılar yaparak şişkinlikler meydana gelir.
Filoksera ile bulaşık olan bağlarda zamanla sürgünlerde genel bir durgunluk,
omcada zayıflık, yapraklarda küçülmeler, sararmalar görülür. Boğum araları
daralır. Çubuklar odunlaşamadıklarından kışın soğuktan etkilenirler. Ayrıca
salkımlarda tanelerin seyrekleştiği, normal şekerleme ve renklenmenin olmadığı
görülür. Omcalar birkaç yıl içinde ağır bir durgunluk göstererek kururlar. Bu
tip omcalar bağın içinde kümeler halindedir:
Kök filokserası, kışı nimf halinde omca köklerinde geçirir. İlkbaharda
beslenerek ergin olurlar ve yeni dölleri vermeye başlarlar. Köklerde yumurtalar
ve larvalar ana etrafında birlikte bulunurlar. Beslenen ve gelişen larvalar
ergin olarak yaz süresince bir kökten diğerine ve toprak yarık ve çatlaklarına çıkarak
diğer omcalara geçerler. Bunlara göçmen denir ve yeniden çoğalarak yeni
bulaşmalara sebep olurlar. Bir yılda 4 veya daha fazla döl verirler.
Yaprak filokserası, kışı omca gövde ve dallarının kabukları arasında yumurta
halinde geçirir. Havaların ısınması ve gözlerin uyanması ile birlikte
yumurtalar açılır ve genç larvalar genç yapraklara giderek yaprakların alt
yüzeylerinde şişkinlikler meydana getirirler. Yaz boyunca 6-7 döl verir.
Filokseranın omca kökünü emdiği kısımda omcanın gösterdiği reaksiyon ile bir
mantar tabakası meydana gelir ve bu tabaka kökün iç kısımlarını çürümekten
korur. Yerli asmalarda bu reaksiyon yavaş olduğundan mantar tabakası ya çok
ince teşekkül eder veya hiç teşekkül etmez. Amerikan asmalarında bu tabaka çok
kalın olmaktadır. Bu bakımdan %60'dan az kum ihtiva eden topraklarda bağ
tesisinde toprağın tipine göre filokseraya dayanıklı, toprağın kireç oranına,
üzerine aşılanacak asma çeşidine ve bölge koşullarına uyabilen anaçlar
kullanılmalıdır. Filoksera ile mücadelede en etkili yöntem budur. Bundan başka
şu hususlara da dikkat edilmelidir;
Filoksera'nın bulunduğu bölgelerde temiz bölgelere topraklı veya topraksız asma
fidan ve çubukları nakledilmemelidir.
Kök filokserasının kimyasal mücadelesi yoktur. Yaprak filokserası için
yapraklarda şişkinlikler görülür görülmez fidanlıklarda bulunan aşısız köklü
Amerikan asma fidanları sökülerek yakılmalıdır. Filokseranın kontrolü ancak
karantina önlemleri ve dayanıklı asma anaçlarının kullanılmasıyla mümkündür. Bu
nedenle filokseraya dayanıklı anaçların üzerine yerli çeşitlerin aşılanmasıyla
oluşmuş fidanlarla bağ tesis etmek, filokseradan korunmak için tek yöntemdir.